18 Nisan 2013 Perşembe

Kesinlikle çok gezen daha çok bilirmiş. Yaşadım gördüm.

Uzun bir yolculuktu. Fazlasıyla yorucuydu. Bir ilkbahar sabahı yola koyulduk ama karlı bir kış akşamı olmuştu ilk durağa vardığımızda.
İşi bırakma meselesi iyice kafamı kurcalayıp başka bir şey düşünemez hale gelince,bari uzun bir izin alayım dedim. M. de tamam dedi. Amma ve lakin yıllık iznimin sadece sekiz günü kalmıştı geriye. Bebek bakmak için  neredeyse bütün izinlerimi harcamıştım. Ücretsiz izin aldım. 25 gün, iş yok maaş yok. Sanki işten ayrılmış gibi diyeceğim ama hiç de öyle olmadı. Biliyorum ki çalışırken izinli geçirilen günler ya da diğer tatil günleriyle hiç de alakası olmaz % 100 ev hanımlığı günlerinin.
Neyse, izni ayarladım. Bakıcımızla da konuştum. Haftada 2-3 gün gelecekti. Planlarımı yaptım, evde elden geçirilecek dolaplar, çek yat altları, hatta badanaya niyetlendim. Nerdeyse hiç biri olmadı.
Çünkü herkes O yerdeydi. Annem, babam, kayınvalidem, kayınpederim, görümcem, hepsi O yerdeydi. Dünyanın merkezinde, en güzel diyarda, Rabbi'l-Âlemîn'in kesintisiz nazar ettiği, Habibullah'ın (sav) nurlandırdığı beldelerde. Mekke, Medine. İsimlerindeki müzikalitenin bile bir başka olduğu; sanki insan vücudunda oraları hissetmeye özel bir uzuv, bir duyu varmış gibi hissettiren iki kelime. İki şehir. Şehir demek pek yakışmıyoraslında. Yeryüzündeki onca yer şehir ama onlar başka. Başka bir tanımlama olmalı. Zira hayatının beş yılını şehir nedir,nasıl oluşmuştur, nasıl olmalıdır vb. gibi sorularla ve onların cevapları peşinde tüketmiş biri olduğumdan, şehir kelimesi bin tane ampul yakar kafamda:)
M. karşılamaya gitmek istedi kutlu beldelerden gelecek yolcularımızı. Bizim için çok meşakatli olacağını düşündüğümden önce kabul etmedim ama Kabeyi ve Ravzayı düşündükçe istedim gitmedi. Yine vazgeçtim, 1000 km yol ve 1,5 yaşında duraksız bir çocuk.
Bir vaaz dinleyecektim. Geç kalmıştım, içeri girdimğimde şu kelimeleri duydum;
"Kadının iki görevi vardır. Biri çocuk doğurmak, ikincisi de kocasının gönlünü yapmak. Evlendiniz, biraz eşimle gezip tozayım diye çocuk yapmayı ertelemeniz doğru değil. Ütü, çamaşır, bulaşık bekliyorken eşiniz yanına çağırdı "hanım gel şöyle yanıma otur da iki laf edelim" dedi. Eşiniz gönlünü yapmakla yükümlüsünüz, hizmetini görmekle değil, ütü-çamaşır vs. den önce eşinizin isteğini yerine getirmeniz gerekiyor." Çıkışta M. beni almaya geldi, arabaya biner binmez tamam dedim, istediğin yere gidelim:)
Seyahatimiz pek de bizim planladığımız gibi geçmedi. Çokça hastalandık, aile boyu. Kayınvalidem hastanede yattı. Ömer ise hayatının en ağır gribini atlattı, iştahı gitti iğne ipliğe döndü. Annemlerin eve resmen misafir yağdı. Bir hafta boyunca evin iki odası misafir doluydu, çocuğum hasta, mızmız, ben hasta, annem yorgun. Neyse Rabbim yardım etti bir şekilde atlattık. Ama uzun bir süre uzun yolculuk istemiyorum mümkünse.
Sonra daha ilginç bir şey oldu. hocaanne de bir yorum yazmıştım kayınvalide meselesiyle ilgili. Sanırım Rabbim benim için dua eden birilerinin duasını kabul etti. Bir haftadır bizim evde beraberiz, hiç gitmesin biz de kalsın diye bakıyorum. Ne oldu anlayamadım ama çok güzel oldu. Kayınvalidem bir meleğe dönüştüğü gibi benim içimdeki tüm kırgınlıklar, kızgınlıklar da eriyip gitti.  Rabbim nelere kadir. Elhamdulillah.
Karşılamya gideceğimizi hiç kimseler bilmiyordu, büyük bir sürpriz oldu. Kayınvalidemle ilk yüzyüze geldiğimizde çok şaşırdım. Yüzü değişmişti. Sanki yüzü parlamıştı. O yüzde ilk defa gördüğüm bir şey vardı. Tanımlamak zor ama vardı. Tekrar tekrar yüzüne baktım. O yüzdeki ifadeler o kadar çok yara açmıştı ki içimde bu güne kadar. Şimdi ne olmuştu? Yüzü parlıyordu, derin bir sakinlik biraz da yorgunluk vardı. Hepsi bu. O anı hiç unutmayacağım. 
Başkaca güzel gelişmeler de oldu aile ilişkilerimiz adına ama en önemlisi bu. 
Haa bir de unutmadan şunu da anlatmalıyım; annesini hastaneye yatırıp eve dönünce M. dedi ki: " Bir görsen annem yanındaki  hastaya seni methetmeye yetiştiremiyor."
İnanamadım. Yanlış duymuş olmalıydım ama gerçekti ilerleyen günlerde kayınvalidemle aramızda adeta Medine'nin sıcacık rüzgarları esti :):):)
Ve babam.
İlk kez gözlerinde yaş gördüm, havalimanında Ömeri karşısında görünce. Dedim ya büyük bir sürpriz oldu.
Yorucu da olsa, iyi ki gitmişiz. İyi ki kocamın sözünü dinlemişim.
********************************************************************************
Ve seyahatimizden bir kaç kare;
Yola çıkarken oğlumun göbişi vardı, dönerkense pantolonları belinden düşer hale geldi:(
 


Annemlerin manzarası.

5 yorum:

  1. Sevgili Mrd...
    Yaşadıklarını çok güzel anlatmışsın.
    Yazını bir kaç kere daha okuyacağım.
    Annenlerin manzara da MaşAllah hani:)
    Allah her konuda yardımcın olsun.
    Kolay değil,doğruları buluncaya kadar az eğrilmiyoruz.
    Rabbim bizleri doğrultsun ve razı olacağı hale getirsin.
    Gerek bileyerek, gerek süsleyerek, gerek yıkayarak...artık orasını bilemem...
    Selam ve dua ile.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili benbir.
      İlgine çok teşekkür ederim.
      "Amiiiiin" diyoruum o güzel dileğine. Ben de sabır diliyorum kendim için, arsız nefsim için; bilenmelere, yıkanmalara itiraz etmesin diye.

      Sil
    2. Süslenmelere de şükretmeyi öğrensin diye;)

      Sil
  2. yeni okudum bu yaziyi. cok sevindim kayinvalide meselesine :-)

    YanıtlaSil